Eğer her ufak ağrının altında bir kanser olabileceğini düşünüyorsanız, hipokondri sorunuyla karşı karşıya olabilirsiniz. Tatlı Kadın, hastalık korkusunun ne zaman bir psikolojik bozukluğa dönüştüğünü açıklıyor.
Tehlikeli hastalıklara yönelik asılsız endişeler ve sık sık doktor ziyaretleri bir yaşam biçimi haline geldiğinde, genellikle “hastalık hastalığı” olarak bilinen hipokondri devreye girer. Bu psikolojik rahatsızlığı tetikleyen unsurlar, hipokondriyağa özgü belirtiler ve tedavi yolları hakkında bilgiler sunuyoruz.
Ciddi bir hastalığa yakalanma endişesi belli bir ölçüde herkes için normal kabul edilir. Sağlıklı bireyler dahi zaman zaman ani şikayetlerin ardında ciddi bir rahatsızlık olup olmadığını sorgulayabilirler. Ancak, sürekli olarak fiziksel belirtilerin abartılı ya da yanlış yorumlanması ve en küçük rahatsızlıkta doktora başvurulması, bu korkunun psikolojik bir temele dayandığını gösterebilir: Hipokondri. Tatlı Kadın, hastalık hastalığını nasıl tanıyabileceğinizi ve bu durumla nasıl başa çıkabileceğinizi anlatıyor.
Kaçımız Hastalık Hastası?
Öncelikle sevindirici bir haber: Güncel araştırmalar, Türk nüfusunun yalnızca yüzde birinin hipokondri yaşadığını ve bu durumun hem kadınları hem de erkekleri eşit derecede etkilediğini gösteriyor. Yani, hastalık korkusunun aşırı bir formuna sahip olma ihtimaliniz oldukça düşük. Ancak, aşırı sağlık endişesi ile hipokondriyal bozukluk arasındaki fark genellikle net değildir ve bu iki durum arasında ince bir çizgi vardır.
Hipokondri Nedir?
Hipokondri, somatoform disfonksiyon olarak bilinen bir durumdur. Bu, belirgin bir tıbbi sebep olmaksızın sürekli fiziksel şikayetlerin yaşanması anlamına gelir. Semptomlar genellikle psikolojik gerilimden kaynaklanır, yani psikosomatiktir. İster mide rahatsızlığı ister hafif bir soğuk algınlığı ya da sıradan bir sırt ağrısı olsun, hipokondriyaklar bu masum belirtileri yanlış yorumlayarak, bunların arkasında kanser ya da multipl skleroz gibi ciddi ve yaşamı tehdit eden hastalıklar olduğuna inanırlar.
Patolojik hipokondri yaşayanlar, defalarca yapılan tıbbi incelemelere ve semptomları araştırmalarına rağmen tehlikeli bir hastalığa yakalandıkları inancından kolayca vazgeçmezler. Aksine, bu kişiler fiziksel şikayetlerinin altında yatan nedenin ölümcül bir hastalık olabileceği düşüncesine daha da kapılırlar: zararsız bir baş ağrısı beyin tümörüne, hafif mide sancısı tehlikeli bir ülser belirtisine, göğüs bölgesindeki kasılmalar ise kalp krizine yorulur.
Bu süreçte hipokondri hastaları bir kısır döngüye girer: Masum bir semptom belirdiğinde, kişi bedenine daha fazla odaklanır. Ne kadar çok olası şikayet analiz edilirse ve ciddi bir hastalık korkusu arttıkça, sağlık durumu psikosomatik etkilerle gerçekten kötüleşmeye başlar. Dışarıdan profesyonel yardım almadan, hipokondri hastasının bu davranış döngüsünden kurtulması genellikle mümkün olmaz.
Ciddiye Alınmayan Hastalık Korkusu
Hipokondriyak bozukluğun varlığı bilimsel olarak kanıtlanmış olmasına rağmen, bu hastalığın yeterince ciddiye alınması bugüne kadar eksik kalmıştır. Birçok doktor, hipokondriyak hastaların belirtilerine gerektiği önemi vermemekte, ancak bu kişilerin psikolojik destek almaları hayati önem taşımaktadır. Eğer bu hastaların korkuları göz ardı edilirse, bu ruhsal bozukluk yaşamlarını dayanılmaz bir hale getirebilir. Pek çok hipokondri hastası, zamanla arkadaşlarından ve ailelerinden uzaklaşır, semptomlar ağırlaştıkça işlerini yapamaz hale gelir. Yardım almayan kişiler, hipokondriden kendi kendilerine kurtulmakta genellikle zorlanırlar. Yaşın ilerlemesi, uzun süren hastalıklar ve genellikle eğitim yetersizlikleri, var olan hipokondriyi daha da şiddetlendirebilecek unsurlardır.
Hipokondriyak Bozukluğun Tetikleyicileri
Bilim insanları, hipokondrinin nedenleri konusunda henüz tam bir fikir birliğine varamamışlardır. Ancak, hipokondriyak bozukluğu tetikleyebilecek bazı etkenler bulunmaktadır. Bu faktörler arasında şunlar yer almaktadır:
- Uzun bir dönem boyunca yaşanan yoğun stres,
- Maddi kaygılar,
- Aile, iş ya da ilişkilerde yaşanan çatışmalar.
Hipokondri çoğu zaman depresyon ya da anksiyete bozukluğu gibi belirtilerle birlikte ortaya çıkmaktadır.
Tanı ve Tedavi Seçenekleri
Aile hekiminizi ziyaret etmek, genellikle hastalığın kesin teşhisi için yeterli olmayabilir. Eğer doktorunuzun sizi anlamadığını ya da yanlış bir teşhis koyduğunu düşünüyorsanız, bir uzmana başvurmanız önemlidir. Hipokondriyak bozukluğun gerçekten var olup olmadığını veya sadece aşırı bir hastalık korkusu olup olmadığını çoğu zaman ancak bir psikiyatrist netleştirebilir. Teşhis sürecinde, hipokondrinin varlığını belirlemek ve panik bozukluk gibi diğer ruhsal rahatsızlıkları elemek için hastalar bazı temel soruları yanıtlamak zorundadır. Uzman doktor, aşağıdaki hususları da inceleyecektir:
- Hastanın geçmişte geçirdiği hastalıklar,
- Daha önce yapılan tetkik ve tedaviler,
- Fiziksel şikayetlere nasıl tepki verdiği,
- Çocukluk veya gençlik döneminde bu bozukluğu tetikleyebilecek önemli bir olayın olup olmadığı,
- Belirtilerin başlamasından kısa bir süre önce ailede ya da arkadaş çevresinde bir ölüm, aşırı stres gibi zorlayıcı bir olayın meydana gelip gelmediği.
Hipokondriyak bozukluğu en etkili şekilde tedavi edebilmek için terapinin mümkün olan en erken aşamada başlaması gerekir. Genellikle, bilişsel davranışçı terapi ve psikoterapi ile birlikte gevşeme tekniklerinin düzenli uygulanması iyileşme sağlayabilir. Tedavi süresi, hipokondrinin şiddetine bağlı olarak altı hafta ile bir yıl ya da daha uzun sürebilir.

Hastalık Korkum Normal Mi?
Hastalık hastaları, kanser gibi ciddi bir rahatsızlığa yakalanma korkusunun yanı sıra başka semptomlar da yaşayabilirler. Bu belirtiler arasında şunlar yer alır:
- Kardiyovasküler sorunlar, örneğin kalp nevrozu,
- Sindirim sistemi problemleri, örneğin huzursuz bağırsak sendromu,
- Solunum güçlükleri,
- Kalp rahatsızlıkları,
- Huzursuz mesane,
- Ciddi bir hastalığa yakalanma korkusunun tetiklediği artan gerginlik ve sinirsel huzursuzluk.
Eğer bu belirtiler en az altı aydır devam ediyorsa ve herhangi bir fiziksel neden bulunamıyorsa, ayrıca hastalık korkusu günlük hayatınızı olumsuz etkiliyorsa, bir uzmana başvurmanız önemlidir.
Hipokondriyi Önleyebilir Miyim?
Ebeveynlere, çocuklarında ileride hipokondri gelişmesini önlemek amacıyla her küçük yaralanmada doktora gitmemeleri önerilir. Aksi takdirde, çocuk küçük yaştan itibaren ufak fiziksel sorunların tehlikeli olabileceği düşüncesiyle şartlanabilir.
Yetişkinlikte ise, hipokondri hastaları genellikle kendilerini hasta olarak değil, gerçekten ciddi bir hastalığa yakalanmış olarak gördüklerinden, bu durumu önlemek oldukça zordur. Birçok durumda, ciddi hipokondri yaşayan hastalara bile doğru bir teşhis koyulamayabilir.
Hipokondri ile Baş Etme Yolları
Hastalık korkusuyla yaşamak, bireylerin hem psikolojik hem de fiziksel sağlıklarını olumsuz etkileyebilir. Ancak hipokondriye karşı etkili stratejiler geliştirerek bu döngüyü kırmak mümkündür.
Hipokondriyle Yaşamayı Kolaylaştırmanın İlk Adımı: Farkındalık Hipokondri yaşayan bireyler, yaşadıkları kaygının gerçek bir tıbbi nedenden ziyade psikolojik temellere dayandığını kabul etmekte zorlanabilirler. Ancak hastalığı tanımanın ilk adımı, korkuların aşırı olduğunun farkına varmak ve bunun sadece bedensel bir sorun olmadığını kabullenmektir. Hipokondri ile başa çıkmak isteyen bireyler için bu farkındalık süreci, iyileşmenin en önemli adımlarından biridir.
Gevşeme Tekniklerini Öğrenin: Hipokondri, genellikle yüksek düzeyde stres ve kaygı ile bağlantılıdır. Meditasyon, yoga, nefes egzersizleri ve farkındalık (mindfulness) teknikleri, bireylerin bedensel semptomlarına odaklanmalarını azaltarak zihinsel rahatlama sağlar.
Bilgilere Erişimi Kontrol Altına Alın: İnternet, sağlıkla ilgili doğru bilgilere ulaşmanın yanı sıra, yanlış ve yanıltıcı bilgilerle dolu olabilir. Özellikle semptomların araştırılması sırasında internete başvuran kişiler, bu bilgilerin kendilerinde ciddi bir hastalık olduğuna dair korkuları artırabileceğini unutmamalıdır. Sağlık endişesi olan bireylerin, bilgileri güvenilir kaynaklardan alması ve doktorlarına danışmadan internet üzerinden teşhis koymaya çalışmaktan kaçınmaları gerekir.
Destek Alın: Terapiler ve Grup Destekleri Hipokondri, bireylerin kendi başına üstesinden gelmekte zorlandıkları bir rahatsızlıktır. Bu nedenle, profesyonel destek almak ve gerektiğinde bilişsel davranışçı terapi gibi kanıta dayalı yöntemlerle tedaviye başlamak, hipokondriyle savaşmada büyük önem taşır. Ayrıca, aynı sorunla karşı karşıya olan bireylerle grup terapilerine katılmak da önemli bir destek mekanizması olabilir.
Kendi Kendine Yardım Yöntemleri: Hipokondri yaşayanlar, olumsuz düşünceleri kontrol etmek için çeşitli günlük uygulamalar deneyebilirler. Günlük tutmak, hissettikleri semptomları ve bu semptomlar karşısında verdikleri tepkileri kaydetmek, duygularını daha iyi analiz etmelerine yardımcı olabilir. Ayrıca, bu süreçte olumsuz düşünceleri dönüştürme stratejilerini öğrenmek de faydalıdır.